3 Şubat 2016 Çarşamba

Bohol - Çikolata tepeleri ve küçük sevimli tarsier'ler

27.01.14 - 02.02.14

Puerto Princessa' dan Cebu' ya uçtuk, bir gece orda kaldıktan sonra ertesi gün sabah Bohol' a gitmek için limana gittik.


Filipin'lerin  Visayas bölgesinde bulunan Bohol, ülkenin onuncu büyük adası. Çevresinde irili ufaklı 70' e yakın ada bulunuyor.

Bizim Bohol' a gitmek istememizin en büyük sebebi tarsier hayvanlarını görmekdi, birde o meşur çikolata tepelerini.


Limana vardığımızda OceanJet' ten kişi başı 500 PHP' ye biletlerimizi aldık. Sanki uçakla uçar gibi check-in yapıyorsun. Kilomuz fazla geldiği için üstüne 300 PHP' de daha ödedik, ama sinir olduk. Bileti alırken hiç bunu söylememişlerdi. Iki saat süren yolculuğun ardından Tagbilaran limanına vardık. Tagbilaran Bohol' un tek şehri, bunun dışında ada birçok köyden oluşuyor.
Biz Bohol' un güneyindeki Panglao adasında kalmayı tercih ettik. Bu adayı Bohol' a bağlayan iki tane köprü var.
Limanda indikten sonra bir tricycle ile Panglao adasının ünlü plajı Alona beach' e gittik. Şansımıza aklımızda olan otelde boş oda bulduk. Odaya yerleştikten sonra hemen sahile gittik.

Aslında çok güzel olan sahili ne yazık ki bozmuşlar. Bütün restorantlar ve barlar sahil yoluna beton döküp, denizin dibine kadar gelmişler. Kumu çok güzel, bembeyaz ve yumuşak, ama deniz yosunlu ve yüzerken dikkat etmek gerekiyor. Denizde çok sayıda denizkestanesi var. Bizim için sorun değildi, çünkü buraya gelme amacımız sahil ve deniz değildi.


Ertesi gün, sıkı bir pazarlıktan sonra, 500 PHP' ye bir günlüğüne motosiklet kiraladık. Filipinler' de motosikletler Tayland' a göre daha pahalı.

Ilk olarak yaklaşık bize 70 km uzaklıkta olan, Carmen bölgesindeki, çikolata tepelerini görmeye gittik.


Bohol adasının en turistik yerlerinden biri bu çikolata tepeleri " chocolate hills".  Bölgede toplamda 1268 tane üzeri çimle kaplı tepe var. Yükseklikleri 30 ile 50 metre arası değişiyor. Kuraklık dönemde yeşilden kahverengiye dönen renkleri nedeniyle yerliler bu ismi vermişler.
Jeologlar hala bu tepelerin nasıl oluştuğu hakkında hemfikir değiller. Milyonlarca yıl önce adalar su altındayken su akıntıları sayesinde oluşmuş diye düşünülüyor.

Tabii yerlilerinde bununla ilgili efsaneleri var. En çok iki efsane anlatılıyor. Birinci efsane iki devin arasındaki kavgayı anlatıyor. Bu iki dev günlerce süren kavgalarında birbirlerine taş toprak, ne varsa atmışlar, daha sonra barışıp, arkadaş olup, adayı terk etmişler. Bu tepelerde onların arkasında bıraktığı dağınıklıktan arta kalanmış.
Ikinci efsane yine bir devle ilgili. Arogo adında genç bir dev Aloya adında ölümlü bir kadına aşık olmuş. Ama ikisi kavuşamadan kadın ölmüş ve Arogo' nun gözyaşları bitmek bilmemiş, gözyaşları kuruduğunda bu tepeler oluşmuş.

UNESCO Dünya Mirası listesinde yerini alan bu tepeleri izlemek için Carmen' de bir manzara noktası yapmışlar.


Biz gittiğimizde, turistler için yapılmış, manzarayı izleme platformlarında, en tepeye çıkamadık. Ekim 2013' de olan büyük depremde çoğu yıkılmış ve onarımdaydı.


Tepeleri gördükten sonra sıra nihayet tarsier' lere geliyor.


Bu küçücük hayvanlar dünyanın en küçük primatlarından. Bizde "cadı makiler" diyede biliniyor. Nesli tükenmekte olan tarsierler sadece Filipinler' de birkaç adada ve Endonezya' da bazı bölgelerde yaşıyorlar.
Bir avuçiçi kadar büyüklükte olan tarsierlerin kuyrukları vücutlarının iki misli. En büyük özellikleri kafalarını 180 derece döndüre bilmeleri ve keskin gözleri sayesinde gece kolayca avlana bilmeleri.

Filipinler' de tarsierler koruma altına alınmış ama yinede turistlere göstere bilmek için bazıları "Loboc Conservation area" da tutulmakta. Bu sevimli hayvanlar gece hayvanlarıdır ve sesden çok rahatsız olurlar. Turistlere resim çekerken sessiz olmalarını ve flaşlarını kapatmalarını söylüyorlar, ama bu ne kadar fayda ediyor tartışılır. Bizde o turistlerden biriydik, ama onları başka görme şansımız yoktu. :-(


Bu şirin hayvanları bırakıp Loboc nehrine doğru yola devam ettik. Yolda yine depremden hasar gören birçok kilise ve bina gördük.



Niyetimiz Loboc nehrinde tekneyle gezmekti. Ama oraya vardığımızda bir saatlik tekne turu için yemek dahil kişi başı 450 PHP istediler. Bize pahalı geldi. Zaten karnımızda aç değildi, teknede çok doluydu. Bizde nehrin çevresinde biraz gezdikten sonra Panglao adasına geri döndük.



Burada birgün daha kalmaya karar verdik. Her ne kadar Alona beach çok güzel olmasada ortam hoşumuza gitmişti. Akşam sahildeki restorantların birinde yemek yiyor, ateş şovlarını izliyor, biraz dükkanları geziyorduk.



Ertesi gün kahvaltıdan sonra sahile gidip biraz güneşin tadını çıkaralım dedik. Öğleden sonra hava bozdu. Cebu' ya ferry biletimizi almaya gittik. Ama malesef fırtınadan dolayı tüm seferler iptal edilmişti. Mecburen burada bir gün daha kalacaktık. Aslında havada o kadar kötü değil diye düşünürken yağmur başladı, bizde odamıza geri döndük.
Madem odada mahsur kaldık, buradan sonra hangi adaya gitsek diye araştırma yapmaya başladık. Filipinler' de o kadar çok ada varki, karar vermekte kolay değil. Camuguin, Siquijor, ordanda Boracay' a gitmeye karar verdik.
Akşam yağmur biraz durduktan sonra yemek yemeye gittik. Odaya geldikten yarım saat sonra felan bir yağmur başladı ama ne yağmur. Üstünede rüzgar. O arada elektriklerde kesildi. Gerçi bizim otelin jenaratörü vardı ama otelde çalışanlar fırtınadan dolayı onuda iki saat sonra kapatacaklarını söylediler.
Biz fırtınanın ne kadar kötü olduğunu ve olacağını kestiremiyorduk, ama daha bir kaç ay önce tayfun Haiyan Filipinler' i vurmuştu. Onuda düşününce panik olmadık değil. Yağmur bütün gece durmadı. Hava ertesi gün öğlene doğru düzeldi. Ama ferry' ler hala iptal. Akşama doğru haber geldi, sabaha izin çıkmış. Bu arada biz fikrimizi değiştirtik. Ordan oraya gitmek hem masraflı hemde yorucu olacağı için dolanmadan Boracay' a gitmeye karar verdik.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Anonim yorum yapanlar isim yazarsa seviniriz. Yorumlarınız için teşekkürler.