22 Kasım 2017 Çarşamba

Hayatı akışına bırakmak



"Bundan üç sene önce hayatımızın, düşüncülerimizin ve hayata bakışımızın bu kadar değişeceğini söyleselerdi, güler geçerdim."

Bu satırlar yaklaşık 1,5 yıl önce yayımladığım Uzun yolculuklar bizi nasıl değiştirdi  yazımdan. Yazının sonundada yeni bir hayatın bizi beklediğini, doğru karar verip vermediğimizi bilmediğimizi, herşeyi yaşıyarak göreceğimizi yazmıştım. O yazıdan sonra çok şey yaşadık, hayatımız hiç ummadığımız bir yönde yol aldı, inişler, çıkışlar, hüzünler, korkular ve iyikiler....

Geriye baktığımızda yinede gönül rahatlığıyla ikimizde "iyiki yapmışız" diyoruz.

Peki bu son 1,5 yılda ne oldu? Biz önümüze geçen bir fırsatı değerlendirmek için Hamburg'daki evimizi bıraktık, herşeyimizi sattık, gelen güzel iş tekliflerini geri çevirdik ve hayallerimizin peşinden koşarak Kaş'a doğru yola çıktık. Heyecanlıydık, belirsizliklerle dolu yeni bir hayat bizi bekliyordu. Hep birşeyleri hayal edip ama çoğu şeylerden vazgeçemeyip hayallerimizi daha fazla ertelemek istemiyorduk. En kötüsü ne olabilirdi ki? Eğer işler umduğumuz gibi gitmezse atlardık arabamıza, Hamburg'a geri döner ve tekrar bir düzen kurardık. Tamam, herşeyimizi satmıştık, evimiz yoktu, işimiz yoktu ama bunlar tekrar yerine konulamayacak şeyler değildi. Önemli olan sağlığımızın yerinde olmasıydı.

Maalesef Kaş'ta olaylar bizim için hiç iyi gitmedi, neye uğradığımızı şaşırdık, çok kötü günler geçirdik, moralimiz çok bozuldu, ilk başlarda "ne yapacağız şimdi?" diye günlerce kafa yorduk ama sonunda bardağın dolu tarafından bakmaya karar verdik. Hayat devam ediyordu, pes etmek yoktu. Madem buraya kadar gelmiştik, buranın tadını çıkaracaktık. 

Yaklaşık 6 ay Kaş'da kaldık ve Kasım 2016'da geri dönmeye karar verdik. Ama bu sayfayı güzel kapatmak, yeniden enerji toplamak ve kendimizi kafa olarak tekrar alışıldık düzene hazırlamak istiyorduk. Bu yüzden sene sonunda tekrar Güneydoğu Asya'ya doğru yola çıktık. Yaklaşık 5 ay sonra Mayıs 2017'de Hamburg'a geri döndük. Sağolsun Elber'in ablası bize evini açtı, şans yüzümüze güldü ve Elber hemen işe başladı. Bende bir yandan iş bakmaya başladım. Bir şekilde tekrardan "normal" hayata adapte olmaya çalıştık ama bu sefer çok zorlanıyorduk. Biz kafa olarak çok değişmiştik, hayattan beklentilerimiz artık farklıydı. Ancak bıraktığımız hayat ve çevremizdekiler hiç değişmemişdi. Herkes bir koşturmaca, bir yerlere yetişme, daha fazla kazanıp, daha fazla mal mülk alma derdinde... Çoğu mutsuz....Dertler hiç bitmiyor...Hiç birşeyle yetinmeyi bilmiyorlar, hep daha fazlasını istiyorlar...Dedikodu, dedikodu....

Ilk başlarda "alışırız" dedik ama bu sefer Elber başladı "Ben alışmak istemiyorum, ben mutlu olduğum yerde yaşamak istiyorum" demeye. Bu sefer ben onu frenledim, artık bir düzen kurmamız, tekrardan para kazanmamız gerekti. Gelecek korkuları başlamıştı yine. Ama bir yandanda bende artık kendimi buraya ait hissetmiyordum ve bu yüzden mesela iş başvurusunda bulunmuyor yada gelen teklifleri reddediyordum.

Böyle üç ay geçti ve biz Eylül ayında Kaş'a gittik. Üç hafta kaldık. Çok güzel vakit geçirdik, arkadaşlarımızı gördük, tekrar nefes aldık. Ve alışılmış düzenin dışına çıkınca aslında bizim zoru çoktan başardığımızı, korkularımızdan ve kelepçelerimizden kurtulduğumuzu  tekrar anladık. 

Biz ilk uzun yolculuğumuza çıkarken bir arayış içinde değildik, hayatımızdan mutsuzda değildik. Sadece bir kere "Özgürlük" ne demek onu yaşamak istiyorduk. Bir adım attık ve gerisi kendiğinden gelişti. Hiç aklımızda yokken hayatımız tamamen değişti.

Kaş'dan geri döndüğümüzde üç aylığına eşyalı bir ev kiraladık. Olan bir kaç eşyamızı alıp hemen taşındık. Bu çok hoşumuza gitti, ilk başlarda artık evimiz yok diye üzülürken aslında şimdi çok özgür olduğumuzu, istediğimiz zaman valizimizi alıp istediğimiz yere gidebileceğimizi gördük. 

"Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında." - Franz Kafka-

Peki sorun nerdeydi? Bizim gözümüz yükseklerde değil, çok fazla birşey istemiyoruz, ne istediğimizi ve nerede nasıl yaşamak istediğimizi biliyoruz, daha doğrusu eski hayatımıza geri dönmek istemediğimizi biliyoruz. 

O zaman neden korkuyoruz? En kötüsü ne olabilir? Kaybedecek neyimiz var? Yarın ne olacağımız belli değil, niye şimdiden 30 sene sonrasını düşünüp istemediğimiz bir hayatı yaşayalım, kendimizi bir kalıbın içine sokalım? Biz zaten azla yetinmeyi öğrenmedik mi? Şimdiye kadar hep yola çıktığımızda geri dönme düşüncesi vardı, birikimlerimizle gezdik. Bu seferde yollarda gezerken para kazanmayı deneyelim, neden olmasın? Hayatımızı değiştirmek bizim elimizde değilmi?

Sorular, sorular, sorular,.....daha hiçbir şey tam belli değil, ne yapacağımızı bilmiyoruz. Ama gidişat buralarda fazla durmayacağımızı gösteriyor. Parmakarası terliklerimizi özlüyoruz. ;-) Bazen herşey planladığın veya umduğun gibi gitmiyor. O yüzden hayatı akışına bırakalım diyoruz. Ne demişler " Su akar, yolunu bulur".








2 yorum:

  1. Insanlar oldukları yerin yaptıkları işin doğru veya yanlış olup olmadığını düşünürken geçiyor zaman ama yine aynı yerde duruyorlar doğru veya yanlış. Siz işinizde de yerinizde de durmadınız ve gerçekten sizin için doğru olduğuna inandığınız yolu seçtiniz. Ev iş her şey değisti ama yine de vazgeçmediniz bu çılgın gezilerinizden. Hep sağlıklı mutlu olursunuz ve gezmeye yeni yerler insanlar kesfetmeye devam edersiniz inşALLAH ❤ not : sizinle yeni yerler keşfetmeye hazırız �� D.A.

    YanıtlaSil
  2. Insanlar oldukları yerin yaptıkları işin doğru veya yanlış olup olmadığını düşünürken geçiyor zaman ama yine aynı yerde duruyorlar doğru veya yanlış. Siz işinizde de yerinizde de durmadınız ve gerçekten sizin için doğru olduğuna inandığınız yolu seçtiniz. Ev iş her şey değisti ama yine de vazgeçmediniz bu çılgın gezilerinizden. Hep sağlıklı mutlu olursunuz ve gezmeye yeni yerler insanlar kesfetmeye devam edersiniz inşALLAH ❤ not : sizinle yeni yerler keşfetmeye hazırız 😁 D.A.

    YanıtlaSil

Anonim yorum yapanlar isim yazarsa seviniriz. Yorumlarınız için teşekkürler.