14 Nisan 2016 Perşembe

Küba Notları 6: Viñales

Geldik Küba gezimizin son bölümü olan Viñales'e. UNESCO Dünya Mirası Listesine alınan Viñales vadisinde Küba'nın en iyi tütünleri üretiliyor. Küba'nın batısında bulunan bu küçük kasaba harika doğası, karstik kayalıkların arasındaki tütün tarlaları, mağaraları ve daha bir çok güzelliği ile Küba tatilinde mutlaka görülmesi gereken bir yer.

T
rinidad'da tekrar 5 gün kaldıktan sonra "Artık Viñales'e doğru yola çıkma zamanı geldi. Birazda ülkenin batısını gezelim" diye düşündük. Trinidad - Viñales arası yaklaşık 500 km. Rahat rahat gidelim diye kahvaltıdan sonra erkenden çıktık yola. Daha kısa olduğu için sahil yolundan gittik. Uzun bir gün bizi bekliyordu, şimdiye kadar Küba yollarında biraz aksilik yaşamış olsakta aklımızda hiç kötü birşey yoktu. Nerden bilebilirdik...... 
Trinidad'ı çıktık, 20 dakika bile gitmeden yollarda tek tük yengeçleri görmeye başladık. Yengeçleri ezmemek için Elber arabayı bir sağa bir sola sürüyordu. Biraz daha gittikten sonra yengeçlerin sayısı artmaya başladı, bütün yol kırmızı gözüküyordu. Artık ezmeden geçme imkanımız yoktu. Elber bastı gaza, hızlı gidersek birşey olmadan geçeriz diye düşünüyorduk ki lastiğimiz patladı.Yengeçlerin arasında kala kaldık. Şansımıza kısa bir süre sonra Kübalı bir aile yanımızda durdu ve yardımımıza yetişti. Lastik şişirme köpüğüyle lastiğimizi onardılar ve bize yavaş gitmemizi söylediler. Bizde denileni yaptık, yolumuza yavaş devam ettik. Aradan 10 dakika geçmedi lastiğimiz tekrar patladı. Arabadan indik, "bu sefer ne yapacağız, bu yola nasıl devam edeceğiz, bu nasıl birşey böyle?" diye kara kara düşünürken birden yanımızda iki Kübalı belirdi. Nerden çıktıklarını anlayamadık, zaten o şokla hiç birşey algılayacak halimiz yoktu. Sağımıza solumuza bakınca küçük bir köyün yakınında olduğumuzu gördük. Adam lastiğimizi söktü ve onu takip etmemizi söyledi. Yengeçlerden yolda zor yürüyorduk. Köylülerin evine geldik, adam tamirhane gibi bir yere girdi, biz dışarda bekliyoruz. Buradada her yer yengeç dolu, evlerin içinde, tavanlarda, her yerde. Biz ikimiz garip garip etrafımıza bakıyoruz ama o insanlar o kadar alışmış ki bu duruma bizim halimize gülüyorlar.
10 dakika sonra adam lastiğimizle geri geldi, patlayan yerleri onarmış. Hizmeti karşılığında 30 CUC istedi. Bize bu rakam Küba'ya göre çok gelsede mecburen ödedik.
Yaklaşık bir 10 km sonrada yollar düzeldi ve bir lastik vakası daha yaşamadık ama bu bize yetmişti. 

Şimdi ben bunları anlatırken bile tüylerim diken diken oluyor ama böyle bir olayı yaşamayanın anlaması ve gözünde canlandırması çok zor.  Üç gün o yengeçler rüyalarıma girdi.

Küba'da yengeç göçü diye birşey varmış. Bizde bunu sonradan öğrendik. Mart ve Mayıs ayları arasında dağdaki yengeçler yumurtlamak için denize doğru göç edermiş. 1960 yıllarına kadar bu bölgede yol olmadığı için yengeçler için bir tehlike yokmuş ama şimdi bu yollarda her sene milyonlarca yengeç göç zamanında ölüyormuş.

Malesef o panikte resim çekemedim ama o halimizi anlamanız için internetten bir tane buldum.

alıntı:www.panoramio.com
Bu maceradan sonra başka bir aksilik yaşamadan Viñales'e akşama doğru yağmur eşliğinde vardık. Kalacak bir yer ayarlamamıştık ama aklımızda çok iyi yorumlarını okuduğumuz bir Casa vardı. Ev sahiplerimiz bir yaşlı çiftti. Casa'nın ismini unuttum ama zaten çok beğenmemiştik. 

Akşam yağmur durmadığından yemeğimizi terasımızda yedik ve başka birşey yapmadık.

Sabah erkenden güneş ışığıyla uyandık. Bu fırsatı hemen değerlendirmemiz gerekti. Viñales vadisini en iyi gezebilmek için bir tur yapmak istiyorduk. Ev sahibi yaşlı dedemiz bize 4-5 saatlik bir at turu ayarladı. Kahvaltıdan sonra rehberimiz bizi almaya geldi. Ilk başta ata binmekten biraz korksamda rehberimiz atların eğitimli olduğunu ve sadece sakin olmamı gerektiğini söyleyince biraz rahatladım.



Yavaş yavaş atla tütün tarlalarının içinden,  kireçtaşı kayalıklarıyla çevrili vadinin arasından geçtik. Gördüğümüz manzara bizi ilk andan itibaren büyüledi.





Mogote adı verilen kireçtaşı kayalıkları günümüzden yaklaşık 150 milyon yıl önce denizaltında oluşmuş. Yeraltı suları kireçtaşından oluşan zemini aşındırmaya  ve birçok mağara oluşmaya başlamış. Zamanla bu mağaraların çökmesiyle bu kayalıklar oluşmuş.

Turumuzda ilk durağımız bu mağaralardan birini ziyaret etmek oldu. Daha sonra genç bir çiftçinin yanına gittik. Çocuk ilk önce bize coconut rom karışımı bir içecek ve puro ikram etti ve sonrada bize  tütün tohumunun ekilmesinden hasadına kadar tüm detayları anlattı.





Bize anlatılanın hepsini aklımızda tutamasakda tütün üretiminin hiç kolay olmadığını anladık. Ilk önce tütünler tohum olarak ekiliyormuş, daha sonra tohumdan çıkan fidanlar tek tek elle tarlaya dikiliyormuş. Tütün yaprakları 60-80 gün arası büyüdükten sonra hasat edilip kurutuluyormuş.  Değişik kuruma aşamasından geçen tütünler yaklaşık 4 ayda kuruyormuş. Bundan sonra tütünlerin olgunlaşmaları ve tatlanmaları için fermantasyon süreci başlıyormuş.  Bütün bu işlemler bittikten sonra yapraklar puro yapılmak üzere fabrikalara gönderiliyormuş.

Ne yazık ki çiftçiler elde ettikleri tütünlerin 90%'nını devlete vermek zorundalarmış.



Viñales toprakları sadece tütün değil birçok meyve ve sebze yetiştirmek içinde çok uygunmuş. Yüzyıllardır geleneksel tarım metodları kullanılıyormuş. Buda ürünlerin kalitesini ve lezzetini artırıyormuş.


Ananas
Tütün üretimi ve purolar hakkında çok şey öğrendikten sonra dönüş yoluna çıktık. Her ne kadar at sırtında gezmeye alışık olmasakta (ertesi gün her yerimiz ağrıyordu) bu tur bizim çok hoşumuza gitti.
Hava yönündende şanslıydık. Tam bizim Casa'ya geldik kovalardan boşalırcasına yağmur başladı, her yer bir anda karanlık oldu. Bizde mecburen odamıza çekildik ve yağmurun durmasını bekledik. 

Akşam üzerine doğru yağmur nihayet yavaşladı, bizde hemen arabaya atlayıp Viñales'in çevresini gezmeye çıktık.





Ilk olarak Viñales merkezden 4 km uzaklıkta olan " Mural de la Prehistoria" kayalığını görmeye gittik. Dik ve sarp bir kayanın üzerine çizilen  bu devasa eser 1961 yılında Meksikalı ressam  Leovigildo González Morillo tarafından yapılmış. Evrim öncesi Küba'yı anlatan resimin boyutları 120m yükseklik ve 180m genişliğinde.



Daha öncede yazdığım gibi çevrede birçok mağara var. Bunlar arasında en çok ilgi gösterileni Cueva del Indio (yerli mağarası). Biz çok turistik olduğu için girmedik.

Kasabaya geri dönerken içine restorant yapılan başka bir mağara daha gördük. 


Palenque de los Cimarrones
Pinar del Rio eyaletine bağlı olan Viñales kasabası 1879 yılında kurulmuş. Nüfusu 30bine yakın. Kasabada fazla görülecek birşey yok. Bir tane ana caddesi ve her yerde olduğu gibi küçük bir meydanı var. Ancak kasabanın en büyük özelliği o tek katlı, verandalı, rengarenk evleri.






Merkezde küçük bur tur attıktan sonra yağmurun tekrar başlaması ile Casa'mıza geri döndük. Ertesi gün havanın düzeleceğinden umutluyduk. Niyetimiz bir gün daha Viñales'de kalıp sonra Cayo Jutias adasına gitmekti. Ama bütün hayallerimiz suya düştü. Gece çok kötü fırtına vardı. Sabah kaltığımızda ev sahibimiz önümüzdeki 3-4 gün havanın böyle olacağını söyledi. Moralimiz iyice bozulmuştu. Küba tatilimiz her şekilde güzel geçsede hava şartları yüzünden umduğumuz gibi olmamıştı. Bizde son dört günümüzü Havana'da geçirmeye karar verdik ve kahvaltıdan sonra çıktık yola.


Diğer Küba notları:


Sizde Viñales'i bizim kadar beğendinizmi? Neler yaşadınız?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Anonim yorum yapanlar isim yazarsa seviniriz. Yorumlarınız için teşekkürler.