Deniz, kumsal, tapınaklar derken, birazda doğayı gezelim, sadece burada yaşayan uzun burunlu maymunları görelim dedik ve Borneo' ya gitmeye karar verdik.
Borneo dünyanın üçüncü büyük adası. Malezya, Endonezya ve Brunei Sultanlığı tarafından paylaşılmış. Endonezya bölgesine Kalimantan deniliyor.
Biz Malezya'ya ait olan kısmına gittik. Bu kısım iki eyalete ayrılıyor, Sabah ve Sarawak.
Sabah (18.02.14 - 21.02.14)
Cebu' dan yaklaşık iki saat uçuştan sonra Kota Kinabalu' ya indik. Havaalanından bir taksi ile otelimize gittik, eşyalarımızı bıraktıktan sonra şehri gezmeye ve turlarımızı ayarlamaya çıktık.
Ilk önce "Tourist information'a" gidip turlar için bilgi aldık. Borneo' ya gelmeye karar verdiğimizde turların başka yerlere göre daha pahalı olduğunu biliyorduk ama yinede heryerde olduğu gibi bir ucuz yolunu buluruz diye düşünmüştük. Ama ummuduğumuz gibi olmadı. Herşey çok pahalıydı. 4095 m yüksekliğinde olan Güneydoğu Asya' nın en yüksek dağı Mount Kinabalu' da bunlardan biriydi. Fiyatlar çok yüksekti ve aylar önce reservasyon yapılması gerekiyordu.
Çok çabuk anladık ki, biz Borneo' da fazla birşey yapamayacağız. Ertesi gün ilk otobüsle Sandakan' a gidip birde orda şansımızı deniyelim dedik.
Kalan zamanımızı Kota Kinabalu' yu gezmekle geçirdik. Zaten merkezi çok fazla büyük değil. Bizim düşündüğümüzün aksine çok modern, düzgün ve temiz bir şehirle karşılaştık.
Kota Kinabalu (KK) Sabah eyaletinin başkenti. Eski ismi Jessolton olan şehir Ikinci Dünya savaşında bombalanarak tamamen yıkılmış, sonradan yeniden yapılmış. Bu sebepten fazla görülecek birşey yok.
Deniz kıyısında Central market ve Filippino marketi gezdik, akşam Night marketde yemeğimizi yedik.
Ertesi gün sabah erkenden Inanam otogarına gittik, saat 8' de Sandakan'a otobüs vardı. Yolculuk rahat geçti, 6 saat sonra Sandakan' a vardık. Burada bir geceliğine bir hostel ayarlamıştık.
Sandakan Sabah'ın ikinci büyük şehri, bu bölgeyi gezmek için giriş kapısıda sayılıyor. Biz hemen şehirdeki tur acentalarına gittik. Ilk yapmak istediğimiz Kinabatangan nehrini gezip doğayı ve hayvanları görmekti. Daha sonra Selingan Turtle adasına gitmek, Sepilok' ta orangutanları görmek. Ama buradada fiyatlar çok yüksekti. Ne yapsakda daha ucuz bir yolunu bulamadık. Hostelde tanıştığımız birkaç kişiylede konuştuk. Genelde uzun süreliğine yola çıkanlar aynı dertten yakınıyordu.
Biz sonunda sadece Kinabatangan nehrinde 2gün-1gece turunu yapmaya karar verdik. En uygun olan Greenview' a tekrar gittik, ama bu seferde 3 gün dolu olduklarını söylediler. Üç gün burada ne yapacaktık? Hostele geri döndük, hostelin sahibi çok iyi bir kadındı. Bu arada ben kaç gündür hastayım, Boracay' da başlayan grip bir türlü geçmedi, üstünede çok kötü öksürük başladı. Hostelde salonda otururken hostel sahibi kadın yanımıza geldi, benim için endişeleniyormuş, hiç iyi görünmüyormuşum. Bana çay getirdi, göğsüme masaj yaptı. Biraz rahatladım. Bu sırada laflarken nehirde hiç yer bulamadığımızı anlattık. Birde ben araştırayım dedi ve bir kaç saat sonra ertesi güne turumuz ayarlanmıştı. Turu yine Greenview' la yapacaktık, sadece gece başka bir yerde kalacaktık. Kişi başı 330 RM.
Ertesi gün öğlen saat 12' de bizi aldılar, üç saat sonra Sukau' daydık. Konaklayacağımız yer bir orman kulübesi. Eşyalarımızı bıraktıktan sonra hemen ilk turumuz başladı.
Teknemiz bayağı doluydu. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Neyse dedik ve heyecanla göreceklerimize odaklandık.
Kinabatangan nehri Borneo' nun en uzun nehri. Buranın özelliği vahşi yaşamın halen devam ediyor olması.
Iki saat kadar nehrin üzerinde gezdik. Rehberimiz bize hayvanları göstermek için çok uğraştı ama malesef uzakten sadece bir iki tane proboscis maymunlarından ve kuşlardan başka birşey göremedik. Şans işte. Hayvanlar doğal ortamlarında yaşıyor, birisi gelsede beni görse diye durup beklemiyor. :-(
Akşam yemeği için geri döndük. Yemekler çok güzeldi, hiç bu kadarını beklemiyorduk. Biraz dinlendikten sonra gece turuna çıktık. Ben biraz korkuyordum. Karanlıkta, timsahlar ve vahşi hayvanlar olan bir nehirde tekneyle gezecektik. Gündüzki grup gitmişti, sadece Ukrayna' lı bir çift vardı. Dördümüz ve kaptanımız çıktık yola. Gece turunda daha şanslıydık. Rengarenk kuşlar ve bir yılan gördük.
Son turumuz gündoğumu turuydu. Sabah saat 5 gibi kalktık, bir kahve içtikten sonra tekrar nehirde geziye çıktık. Bu seferde şanslı değildik ve fazla birşey göremeden geri döndük.
Kahvaltıyı yaptıktan sonra bizi Sandakan' a götüreceklerdi, ama biz hiç oraya uğramadan direkt Kota Kinabalu' ya gitmek istedik. Şoför bizi bir yol ayrımında indirdi ve otobüslerin buradan geçtiğini söyledi. Şanslıydık, fazla beklemeden bir otobüs geldi. Bir gece havaalanına yakın bir oteldede kalıp, ertesi gün sabah saat 8' de Kuching' e uçtuk.
Sarawak (22.02.14 - 25.02.14)
Otelimizi önceden ayarlamıştık. Odamıza yerleştikten sonra şehri gezmeye ve buradaki turlara bakmaya gittik. Kuching' de KK gibi çok modern ve temiz bir şehir.
Kuching Sarawak eyaletinin başkenti, Malay dilinde "kedi" anlamına geliyor, yani "kediler şehri". Ama bu ismi burada çok kedi olduğu için almamış. Tam olarak nedenide bilinmiyor. Bir söylentiye göre 1841' de James Brook adaya hükmeden ilk "beyazlı" olarak yerli birisine şehrin ismini sormuş. Tam o sırada bir kedi geçmiş önlerinden. Adamda kedinin ismini soruyor sanmış ve "Kuching" diye cevap vermiş.
Nehir kenarında "Waterfront'u" geze geze, "tourist information'a" geldik ama kapalıydı. Çevrede gezinirken "Ooo Haa travel'i" gördük, daha önce onlarında çok iyi olduğunu okumuştum. Sahibi Mr. Lim bize çok yardımcı oldu. Gerçi burdada turlar pahalıydı ama bizi çok iyi bilgilendirdi. Biz dünyanın en büyük çiçegi olan Rafflesia' yı görmek istiyorduk, Mr. Lim "Hiç boşuna gitmeyin, şuan açık çiçek yok" dedi.
Sabah' da Sepilok' a oranutanları görmeye gitmemiştik, buradan Semenggoh Wildlife centre' e gitmeden ayrılmak istemiyorduk. Saat daha erkendi ve öğleden sonra yapılacak beslenme saatine yetişe bilirdik. Birde Bako Nationalpark vardı. Biraz konuştuktan sonra Mr. Lim bize uygun bir fiyat söyledi, iki turuda ondan aldık. Semenggoh Wildlife tour kişi başı 45 RM (giriş ücreti 10RM dahil), Bako Nationalpark kişi başı 200 RM.
Daha vaktimiz vardı. Biraz daha şehirde gezip, birşeyler yedikten sonra odamıza gittik. Şoför bizi otelden almaya geldi ve bizi Kuching' e 24km uzaklıkta olan Semenggoh Wildlife centre'e götürdü.
Borneo nesli tükenmekte olan orangutanların doğal ortamlarında yaşadıkları iki yerden biri, diğeri Endonezya' nın Sumatra adası. Malezya' nın Borneo bölgesinde iki tane orangutanların bakıldığı Doğa reservi var. Birisi Sabah eyaletindeki Sepilok' da, diğeride burası.
Malezya ve Endonezya' da palm yağı üretimi için yağmur ormanlarının yok edilip yerine palmiye ağacı dikilmesinin sonuçunda orangutanlar ve birçok hayvan ölüyor veya doğal ortamlarından başka yerlere çekiliyorlar. Palmiyelere zarar verdiği için çoğu orangutan öldürülüyor.
Oranutanlar eğlence olarakta görüldükleri için insanları eğlendirsin, numaralar yapsın diyede yakalanıp, çok kötü durumda tutulmaktalar. Dişi hayvanların çoğuda genelevlere satılmak için yakalanıyor.
1975' de kurulan Semenggoh Doğa reservinde işkenceden kurtarılan veya ormanlar yakılırken ailesinden ayrılmış, zarar görmüş orangutanlara bakılıyor. Yeniden doğada tek başına yaşamaya hazır olana kadar bu hayvanlar burada yaşıyor ve sonra tamamen doğaya bırakılıyorlar. Günde iki defa beslenme yapılıyor. Ormanda yeterince yemek bulurlarsa orangutanlar beslenme saatlerinde hiç görülmüyorlar.
Giriş ücretini ödedikten sonra rehber eşliğinde beslenme yerine gittik. Rehber bize nasıl davranmamız gerektiğini anlattı: sessizlik, konuşmak yok, resim çekerken flaş kullanmak yasak, fazla yaklaşmak yasak. Birde eğer bir orangutan saldırırsa kendilerinin bile yardım edemeyeceğini söylediler.
Şansımıza bir tane geldi. Karnını doyurduktan sonrada ormanın içinde tekrar kayboldu. Biz yarım saatten fazla daha bekledik ama ne gelen vardı ne giden. Yinede şanslıydık, rehberin dediğine göre bazen günlerce gelmiyorlarmış. Biz birtane gördüğümüze sevinerek otele geri döndük.
Akşam burada çok meşur olan Top Spot Foodcourt da yemek yemeye gittik. Burası bir otoparkın en üst katında bulunan, çok güzel denizürünleri olan bir yer. Fiyatlarıda uygun.
Buarada ben hala hastaydım, öksürüğüm gitgide daha kötüleşiyordu. Biz güzel güzel yemeklerimizi yerken beni birden üşüme tuttu. Donuyordum. Öksürmekten içim dışıma çıkacaktı. O saatte hiç açık eczane felan yoktu. Otelimizin yakınlarında açık, doğal ilaçlar ve çaylar satan, bir Çin dükkanı gördük. Orada çalışan adama derdimi anlattıktan sonra bana bir çay içirdi (normalde hiç çay içmem) ve şurup gibi birşey verdi. Ayakta duracak halim yoktu. Tek isteğim odaya gidip, sıcak bir duş alıp, uyumaktı. Sabah tura gideceğimiz için erken kalkacaktık. Nerden bilelim bizi bir süprizin beklediğini.
Odaya gittiğimizde odanın içi hamamböceği kaynıyordu. Her yerdeydiler. Resepsiyondaki çocuğu çağırdık, çocuk gülerek geldi, "aman alt tarafı hamam böceği" der gibi. Elber' le bütün eşyaları çektiler, odayı ilaçladılar. Çocuk gitti. Bayıldım bayılacağım. Ohh, neyse temizledik derken, aradan yarım saat geçmeden yine bir köşeden çıkmaya başladılar. Elber öldürüyor, onlar çıkıyorlar. Resepsiyona gidip oda değiştirmek istediğimizi söyledik, hiç boş oda yoktu. Saat geceyarısına geliyordu ve benim otel arayacak halim yoktu. O geceyi yatakta oturarak, heryerde hamamböceği arıyarak geçirdim, sabaha doğru uyuya kalmışım. Kaltığımda öksürüğüm biraz iyi olmuştu, halsizliğimde geçmişti. Adam bana ne içirdiyse çok iyi gelmişti.
Sabah saat 8' de bizi Bako National parkına gitmek için aldılar. Bir saatlik yolculuktan sonra Kampung Hijrah köyüne vardık . Burası parka gitmek için giriş noktası. Rehberimiz ile beraber küçük motorlu teknelere binerek denize açıldık, dalgalar çok yüksekti, dalgalarla savaşa savaşa, parka ulaştık. Hiç böyle bir yolculuk beklemiyorduk.
1957' de kurulan Bako Milli parkı Sawarak'ın en eski ve 27m2 alanı ile en küçük parkıdır. Kuching' e yakın olması sebebiyle, günübirlik geziler yapıla biliniyor. Zengin doğal hayatıyla çok meşur olan parkta proboscis maymunlarını görme ihtimalide çok yüksek. Parkı gezmek için birçok rota var.
Bir iki saat gezdikten sonra hala maymun görememiştik. Öğle yemeği için mola verdikten sonra gezmeye devam ettik. Bir yerde herhalde bir saat kadar fazla ses çıkarmadan maymunları bekledik. Kendimizi belgeselde gibi hissediyorduk. Belgesel izlerken hep sorarız "Nasıl sırf bir hayvanı göre bilmek için saatlerce, hatta günlerce bekliyorlar?" diye. Ama bekleniyormuş. Beklediğimizede değdi. Sonunda agaçların tepesinde gözükdüler.
Yürüyüşümüz boyunca sakallı domuz, başka maymunlar, envai çeşit ağaç ve bitki gördük. Güzel bir tur oldu.
Dönüşte su seviyesi bayağı azalmıştı, tekneye dizlerimize kadar suya girerek binebildik.
Otele döndüğümüzde odamızı değiştirmek istedik, yine yer yoktu. Bizi yan tarafta olan diğer otellerine götürdüler. Oradaki oda daha beterdi, pisdi ve her yerde ölü hamamböceği vardı. Bizde hiç tartışmadan eşyalarımızı toplayıp kendimize başka bir otel bulduk.
Hem benim biraz daha iyileşmem için, hemde burdan sonra nereye gideceğimizin planını yapmak için, burada birgün daha kaldık.
Son gün fazla birşey yapmadık. Buradan Malezya' nın Tioman adasına gitmeye karar verdik. Johor Bahru' ya uçak biletlerimizi aldık (bulabildiğimiz en ucuz biletti). Yeni bir yolculuk bizi bekliyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Anonim yorum yapanlar isim yazarsa seviniriz. Yorumlarınız için teşekkürler.